Depresyon Yüzlü İnsanlar | Köşe Yazısı
Depresyon Yüzlü İnsanlar
Toplu taşıma ve ulaşım araçları, metrolar, otobüsler vesaire. Sabahın daha ilk saatlerinde işe koyulduğumuz bu güzergahlar içerisinde insanların yüzlerindeki mutlulukların ve tebessümlerin çalınmış olduğunu fark edeceksiniz. Öyle seziliyor ki dikkatli baktığınızda sizde bunu fark eden tarafta olduğunuzda belki kendiniz içinde böyle olduğunu düşünebilirsiniz. Neden ve ne için soruları burada yine ön plana çıkacaktır. Benim ortak yazılarımın dilidir zaman ve mekan kavramları. Bunları çerçeveleyen argüman ise farkındalıklar olacaktır. Otelin içindeki adam yazımda ”Paylaşımcı Olmanın” temasını vurgulamıştım. Çünkü asıl olan buradaki mesele vermenin zenginliğini yaşamak. Asıl zenginlik vermektedir. Peki içimizden çalınan mutlulukların yüzden eksilen tebessümlerin sebebi duygusuzluklar mı? Neden savaşa gider gibi işe gidiyoruz ki? Aslında mutsuz olduğumuz noktada tam olarak bu. Yokluğun habercisi var olma yazımdaki ilk paragraf şuydu: ”Uyandığımız o ilk vakit gerçek kimliğimizin ön yüzü” Bu sizsiniz. Aklıma hemen şu geldi: Tek sorun para mı? Hemen kendimce şu ifadelere ve soru cümlelerine yer verdim. Dedim ki; Şu anda şu saatte işe giden herkese karşılıksız 1000 dolar ver ve değişimlerini gözlemle. Yüz ifadelerinin değişme şekli. Toplu taşıma araçlarındaki duygu ve durum değişiklikleri, içeride yoğunluğa bağlı çıkan veya çıkacak olan tartışmaların değişme şekli. Bu ve bunun gibileri. Acaba ne aşamada etkileyecek bu gerçekten bende oluşan merak duygusu olmuştur. Aslında buradaki en ince detay şu: 1000 dolar kişiye verdiğinde kişinin satın alacakları, yani ihtiyaçları duygu ve durum bozukluklarını giderecek. Yani kişinin kendisinde ihtiyaç duyduğu şeylere sahip olamama hissi günlük rutinlerini etkileyecektir. Kimisinin borcu vardır ödeyecek. Kimisinin ihtiyaç duydukları var alacak. İşte burada ortaya çıkan ihtiyaçların karşılanması yüzlerdeki asık suratın sebeplerini bir nebze azaltacaktır diye düşünüyorum. Tüm bunları sosyo ekonomik çerçevede değerlendirilmiştir. İstisnalar vardır elbet ama geçen iş yerinde şöyle bir mevzu döndü.
Pencereden bak. İnsanlar yoğun, herkes bir şeylere yetişmenin telaşı içerisinde. Kimisi yolda yürürken uykusundan feragat edememiş, geç kalma noktasında işe giderken kılık kıyafetini düzeltme aciliyeti içerisinde koşar adımlarla fiziksel aktivitelerde bulunmuş. Farkında bile değil. O kapıdan ilk adımı atacakken mücadeleye girmenin statüsü içerine sokmuş kendisini.
Dedim ki pencereden dışarıya bakarken; Şu insanlara yoldan geçerken veya rastlarken 1000 dolar versen acaba kaçı o gün ki işine tebessüm içerisinde başlayacak? Tartışmasız bir gün olur? Ya da duygu durum değişikliklerine uğrayacak? O günü baz alarak söyledim çevreme ve yanımdakilerine. Daha bunu söyler söylemez onların bile bakış açısı değişiverdi hemen.
Depresyon Yüzlü İnsanlar
-Doğru ve haklı bir serzeniş.
Aslında ihtiyaçlarımız talepleri oluşturuyor. Talepler ihtiyaçları doğruyor. Buradaki ayrım doğru talep yanlış ihtiyaç olmalı. Her şey bu noktada başlıyor. Ve talepler ihtiyaçlara geç cevap verince doğrusu veremeyince sosyo ekonomik sıkıntılar gündem oluşturuyor. Aslında ihtiyaçlar da beden ve beyin gücümüzün karşılığı dahilinde oluşan şeyler fakat. ”yetmiyor” kelimesi tam olarak burada önem kazanıyor. Acaba yetmiyor mu? yetemiyor mu? Peki isteklerimiz hangi ihtiyaçların gerçekliğini ortaya koyuyor? Acaba gerçekten gerçek ihtiyacımız olan şeyler mi? Yoksa ihtiyaçlarımızı belirleyecek olan şeylere karşı olan tavırlarımız mıdır o girdiğimiz şekilleri belirleyen? Tabi bunun kapitalizm üzerindeki etkisi büyük. Mutluluk değerlerimiz, parametrelerimiz başkalarının hep ilgi gösterdiği odak noktalarında toplanıyor. Yani bu şuna benziyor. ”Trend Topic” Sürekli satın alma arzusu, manipüle edilen duygularımız tarafından taarruza uğruyor. Yine betimleyici olmak gerekirse şu ifadeden yola çıkmak mümkün. Vücudun şekere ihtiyacı yokken sürekli şeker alıyorsun ve insülin direnci oluşturmaya sebep veriyorsun. Vücut sürekli direnç geliştirmek zorunda kaldığı için insülin direnci ortaya çıkıyor. İşte satın alma arzusu da böyle. O zaman mutlulukları kısmi ve yapay olarak şöyle değerlendirebilir miyiz? Mutluluklarımızı ihtiyaçlarımız belirliyor fakat bizim gerçekten ihtiyacımız var mı? Hangi noktadayız. O zaman duygularımız bize yön verecek mutluluklar içeriyorsa bunu korumak için ne yapmalıyız? Cevabı basit ve kısa: İhtiyaçlarımız gözden geçirmeliyiz. Yoksa mutsuzluk yüzümüzden eksik olmaz. Küçük şeylerle mutlu olmayı bilmeliyiz. Mutlulukları farkındalıklara bölerek…
Şimdi pencereden tekrar insanlara bakıp şunu desem; Koy şu insanların 1000 dolar cebine, o an ki duygu ve durum değişikliklerini gözlemle. Kimin neye ne kadar ihtiyacı var?
Şunu diyebilmek güçlü bir ifadenin örneği ve farklılığı değil mi? Hayır ihtiyacım yok. İhtiyacım olan her şey benimle. Sahip olduğum şeylerin farkındayım. Sabah işe gelen ayaklarım, gözlerim var. Sağlığım yerinde. Bir kere bunun zenginliği içerisindeyim. Bir kere bunun farkındayım. Şükreden taraftayım. Para sadece ihtiyacı olanların ihtiyacını karşılamalı. Öncelikli olarak senden daha fazla ihtiyaç duyulan şeylerin yerini almalı. Bir kere mutsuzluğun temel sebepleri arasında paylaşımsız olmak var. Bencillik var. Sahip olamama duygusu aynı zamanda kıskançlık dürtüsü var. Ne kadar az paylaşırsak o kadar çok mutsuz olmanın yönü açık bize. Çünkü karşımızdaki gördüğümüz insan biziz. Baktığımız insan biziz. Aslında aradığımız biziz. Oradaki bencilliğin ve paylaşımsız olmanın bir kısmını şöyle dile getirmiştim. Demiştim ki; Aslında insan otobüsten ilk durağa bindiğinde boş kısmını kapar. Orada asıl farkındalık değeri ilk binme yetkisine sahip olmak. Duraklar arttıkça, güzergahlar fazlalaştıkça kişi sayısı artacağı için otobüsün dolması ve kalabalıklaşması da an meselesi. Bir sonraki duraklarda bu durum git gide daha da fazlalaşacağı için insanlar yer bulamayacak. Otobüs yolcu almayacak. Kapılar kapanırken zorlanma noktasına gelecek ve insanların da işe, okula gitmesi söz konusu olacak.
Depresyon Yüzlü İnsanlar
Otobüs yolcuğunda kurtulmuşluk hissi..
Hepimizin her sabah yoğun saatlerde yaşadığı bir durumdur bu. Tabi ki istisnalar var. Yanlışlıklar var. Fakat benim burada ele almak istediğim nokta: O son radde de kapı kapanırken işe geç gitmemek için yetişen bireyin insanları sıkıştırarak içeri dalması ve kendisini kurtarması durumu. Ben son kişinin ilk kişi ile karşılaştırmasını yapıyorum. İlk kişinin otobüse bindikten sonra duyduğu kurtulmuşluk hissi aslında bencillik hissinin de doğumu oluyor. Çünkü senin kurtulman, birinin kurtulmaması demek. Tek bir adımın yer değiştirmesi bir kişinin yer kazanıyor olması demek. Fakat insanlar o kurtulmuşluk hissini iliklerine kadar hissetmek istiyor. Bu bencilce durumun içerisinde boğuluyor olmak, aslında kendimize atılan kurşunların da sayısını belirliyor olmaktır. Çünkü eğer ki karşımızdakini anlamıyorsak, kendimizi bilmiyoruz demektir. Kendimizi tanımıyoruz demektir. Ya da yanlış tanımışız demektir. Çevremizdeki olan bitenler duygularımıza da yön veriyor. Kendi çizgimizin olmayışı buradaki en büyük eksiklik. Paylaşımsız olmak yardımcı olmamakta bencilliği doğuruyor. Bu da mutsuz olmamıza sebep veriyor. Ama en önemlisi gerçek mutsuzluk nedir diye sorsalar; Onu şöyle ifade etmek isterim. Sahte mutluluk. Depresyon Yüzlü İnsanlar…
Gerçek mutsuzluk, sahte mutlu olmaktır. Eğer ki gerçekten mutsuzsanız ve bunun farkında iseniz bunu aramanın yolları var. Fakat yapay bir mutluluğa sahipseniz, mutsuz olduğunuzun farkında değilsiniz demektir. Ve bunu aramanın ilk şartıda da mutsuz olduğunuzun farkında olmak olacaktır.
Depresyon Yüzlü İnsanlar
Aslında ihtiyaçlarımızı devre dışı bıraktığımızda veya bunu minimize ettiğimizde üzerimizden büyük bir yükün kalktığını göreceğiz. Bence 10 sene aynı kazağı giyen bir kişi neyle mutlu olacağını bilen veya seçen kişi olabilir. Bizim ihtiyaç duyduklarımız üzerimizde zamanla eskiyendir. Çabuk biten değil. Ve yine ihtiyaç duyduğumuz birbirimize olan sevgimiz, saygımızdır. Değerlerimizdir. Paylaşımlarımızdır. Paylaşmak bu yüzden çok önemli. Vermek bu yüzden çok önemli. Yiyeceğini suyunu paylaşan bir insanın mutsuz olması mümkün müdür?
10 sene kullandığın bir telefonun veya eşyanın parçaları kim bilir nerededir. Çocukken hiç ettiğin oyuncağı şu an nerededir? Hepsi un ufalanmış toprağın altında mı? Yoksa evrenin tam olarak neresinde ama nitekim yok? Sonuç olarak yok.
Duygular, ifadeler öyle değil. Onlar parçaları araç için ulaşmak için kullanırlar. Ve bir söz var: ”Her şey insanlar için” tam olarak bu. Eğer ki ihtiyaç taleplerimiz yardımlaşmanın bir parçası ve aracı olursa o zaman gerçek değerlerin sebepleri içinde yer alırız. Ancak mutlu edersek mutlu oluruz. Burada hediyeleşmenin büyük bir önemi vardır. Hediye almak hediyeleşmek kilit noktadır.
Şimdi bu kısımda tekrar 1000 dolar versem kim hangi ihtiyacına karşılık satmıştır mutluluğunu? Yine bir yazımda şu ifadeyi söylemiştim: Sadece paramızı değil, duygularımızı da harcıyoruz. (paylaşmanın üstü vermek)
Bence insanların ihtiyaç duyduğu para değil. Bu olmamalı… Tercihlerini bilememesi. Ya da yanlış tercihlerin esiri olması. Ölçeklendirme duygularımızı parçalayan bir bıçak gibidir. İyi bir kıyaslama her şeyden iyidir. Kötü bir kıyaslama ise her şeyin en kötüsünü verir. Burada vurgulamak istediğim detay şu: Eğer ki yükseklik arzun var ise; aşağı bakmalısın. Bundan daha yüksek bir yerde olamazsın. Ama alçaklık arzun var ise dipteysen zaten sen, seninle olanlarlasın.
Bu iş yerlerinde böyle değil mi? Bir yönetici altta olmadan derinliği bilemez. İşleyişi bilemez. Mesela bir lojistik ceo’su ya da kargo şirketinin ceosu bir kuryenin günlük yaptığı iş rutininden bir haberi yoksa işin içinde değildir demektir.
Mutluluk Çalındığında…
Bir konuda çok iyi fikre sahip olmak istiyorsak oranın en dibine gitmemiz gerekir. Bu psikolojide de böyledir. Birbirimizin duyguları içerisinde yer alamıyor oluşumuzun temel nedeni arasında da bu alır. Ki biz buna empati diyoruz. Çünkü en dipte her daim empati vardır. Elmas gibidir, onu bulmak zordur. Onu bulan, ne güzel yaşar… Karşılığı para değildir. Parayla belli başlı şeyleri satın alabilirsin. Para güç değil, tercihtir. Bugünün şekillendirdiği şeylere bakıyorsun. Çalınan mutlulukların da temel sebepleri arasında yer alıyor. Doğru kullanılmadığı taktir de tehlikeden başka bir şey değildir. Doğru kullanımına örnek bir tutumu ise şöyle nitelendirilebilir: Para dünya içerisinde yok olup gideni satın alır. Nitekim dünyada yok olup gidecektir. Para dünya da yokluğu satın alır. Bunu varlığa taşımak için, duyguları harcamak gerekir. Eğer ki iyi bir insan olma gayemiz ve mücadelemiz var ise; araçlar ve amaçlarda bu yönde evrilir.
Gerçek Mutluluk
Seçimlerde mutluluğun payının para olduğu vurgulanır. Parayı seçenler, sevenler böyle düşünür. Bunun böyle olmadığını bariz ortada. Az önce vurgulamak istediğim nokta şuydu: Gerçek mutluluğu bulanlar, paylaşmakta aranan kişilerdir. Gerçek mutluluk vermenin ötesinde var olandır. Çoğu paylaşmayı sevmez. Kurtulmuşluk hissi (bencil çıkarım yaptırımları doğurabilir) az önceki vermiş olduğum otobüs örneğinde olduğu gibi. Senin yer buluyor olman, başkasının yer bulamıyor olması demektir. Buradaki vereceğin tepkisel boyut çok önemli. Bu durumda yardımcı olamıyor olmak veya olmaya çalışmanın verdiği çaba ”paylaşımcı” ve ”yardımsever” olmanın tohumunu atar. Ama tam tersi düşünceler ise ”bencilliğin” tohumunu atar. Buradaki kilit nokta ise niyettir. Aslında islam dininin temeli de ”Her şey insanlar için” kalıbına çıkar. Dersler, ibretlikler doludur. İnanç değerlerimiz çok önemlidir. Çünkü şükretmenin, yetinmenin değeri de buradaki ölçeklendirmeye tabidir. Nitekim farkındalıklarında öncüsüdür. Ne ile zengin olduğunuz, ne ile ölçeklendirme yaptığınızın sonucudur. Bu sonuç kimisinin yüzünde bir tebessüm, kimisinin yüzünde bir keder, acıdır.
Depresyon yüzlü insanları bu yüzden yazma gereksinimi duydun. Her sabah kalktığın gün yeni bir gün. Güneşin doğduğu her gün yeni bir fırsat ve yenilenme. Çünkü ”Kalpler Yalnızca Allah’ı Anmakla Huzur Bulur”
Zaman zaman değişimin öncüsü olmakta buradaki kilit nokta. Ama eksikliğini hissettiğimiz, kendimizi avuttuğumuz noktada şu olmalı… Bir gün her şey bitmeyecek mi? Bir gün her şey eskimeyecek mi? Bir gün her şey gitmeyecek mi? Ki sen bunu bilen değil misin? Öyleyse bilen olmayacak mısın?
Kendine Soru Sor
İnsanın kendisine soru sorması farkındalık değerini artırır. Doğru sorular, doğru cevapları doğuracaktır. Ama en güzel soruları da başkalaşmadığın sorarsın. Yalın olduğunda, yalnızlaştığında, ışığın karanlığa teslimiyetinde. Nöbet ve devir değişimlerinde…
Şöyle baktığında çevrende kimler var? Sen kimsin? Ben kimim? Neden varım? Varlık durumum nedir? Nelere sahibim? Neler bana sahip değil? Kimle sahip olmadı ki? Kimler geçti.
Basit bir cüzdan adresi oluşturduğunuzda o cüzdan size anahtar kelimeler verir. Bu anahtar kelimeler cüzdanın temel güvenliğini sağlar. Cüzdan için oluşturduğunuz şifreyi unuttuğunuzda bu anahtar kelimeler karşınıza çıkar. Lakin bu anahtar kelimeler aslına bakılırsa cüzdanın var olma sebebinin ta kendisidir. Bunu unuttuğunuzda cüzdanın içindekiler de gider, kendisi de…
Yukarıda kendinize sorduğunuz veya soracağınız anahtar kelimeler, nedensellik bütününün ta kendisi olsun. Soru sormayı unutmak var olmanızın temel sebeplerini dışarıya atar. Şifreyi unutmak, kendinizi hatırlamak demek değil mi? O yüzden bazı zamanlar da kendinizi unutmak, anahtar kelimelere ulaşmanın da yolunu açar. Bu yüzdendendir kendimize soru sormanın önünü açmak için kendimizi de unutmak gerekir. Belki unuttuğumuz yer çok gereksizdir. Belki de olmamız gereken yerdeyizdir.
Neden herkes depresyon yüzlü?
Buradaki depresyon aslında çaresizliğin dibine dem vuran içsel nedenlerin ayrımı iyi yapılmamış empati duygusundan yoksun ifadesizliğin diğer tarafını vurgular. Elbette depresyonun tek sebebi olmadığı gibi bir çok nedeni olabilir. Depresyon basit bir şey değildir. Burada vurguladığım nokta depresyonun var olması değil, depresyonun yıkıcı etkilerinden doğan bir kolun olması. Sadece duygularımız bize yön veriyor? Hayır. Ben biraz dış dünyadan içselleştirme yaparak örneklendirmek istedim. Gerçek insanların mutsuzlukları gerçekten mutsuz olduğu kadar gerçek değil. Çoğu sanrı ve sancılar içinde. Ben kişisel olarak bu kanıdayım. Yanılsamalar söz konusu. Bir cümle başlasam o kişiler için şunu diyebilsem: ”Hani fark etseler”….
Hani fark etseler..
Çok keskin, içinde netlik bulunduran ifade. Yoksa depresyonu tek bir kolda ve konuda değerlendirmedim. Sadece bir kol olarak değerlendirdim. İçinde bulunduğumuz dünya da eksikliğini yaşadığımız bir çok şey mevcut. Ben bunu şöyle değerlendiriyorum. b12 vitamini eksik bir hasta için vermidon vermek ne kadar doğru?
Deyim yerindeyse depresyon da kendi içlerinde farklı kollara ve konulara ayırır. Bunun sağlık ve beslenme ilişkisi üzerindeki yeri de büyüktür. Özellikle sözlük içeriklerimde bağırsak florasından, mikroorganizmalardan çok bahsettim. Ama benim bu konuda değindiğim şey paylaşımsız olmak ve bencil olmak. Yani bir eylem statüsü sınıfı tercihleri. Bir çok insanın yüzündeki eksik duygularında bu mevcut.
Bunun temel iki sebep içinde açıklamak mümkünse şöyle yanıtlamak namı değer: Başkalarının mutlulukları ile mutlu olmak, başkalarının mutsuzlukları ile mutsuz olmak.
Bir önceki yazılarımda da buna değinmiştim yine. Temel rahatsızlıklarımızın temelinde de başkalaşmak vardır. Başkalarında başkalaşması sorunu var olmaktır. Değişmek kendin olduğunu kabul etmemenin bir adımıdır. Değişmek çoğu zaman kabuk değiştirmektir. Ama çoğu zamanda başkalaşmaktır.
Mutlu Olmanın Yolları Neler?
Mutlu olmanın yollarında kendinizi aramak istiyorsanız şayet; öfke kontrolünüz çok iyi olmalıdır. İsteklerinize set çeken biri iseniz nefsinize savaş açmışsınız demektir. Temel de insanların fazladan duyduğu ihtiyaç nefsinin istekleri doğrultusunda hareket etmeye meyillidir. İnsan nefesine hoş gelen iyi bir şey değildir. Çünkü nefis; hırs ve arzu barındırır. Öfke kontrolünü çok iyi yapabilmek için önce bazı duygularımızın temeline inmeliyiz. Burada kendimizi çok iyi tanımamız gerekiyor. Eğer ki kendimizi tanıyorsak, başkalaşmanın önünü set çekmiş oluruz. Nedir başkalaşmak? Kendin gibi olamamak. Mesela televizyonlar diziler bu işin püf noktaları değil midir? Şirket , arabalar, yöneticiler patronlar vesaire. Tüm bunların senaryoları aile ahlak değerleri üzerine bozmak üzerine değil midir genellikle? Yön verici olmuyorlar mı? Bugün duygu ve davranış bozuklarının ilerlemesi öncülük etmiyorlar mı? Tüm bunlardan yavaşça doz alıyor, zehirleniyoruz adeta. Neyse ki mutlu olmanın yollarında böyle şeylere denk gelmek mümkün değildir. Kurtuluş aslında başlangıçları inşa eder. İyi bir başlangıç için daima nefsimiz için savaş içerisinde olmalıyız. Yukarıda bahsettiğim ve özendiğimiz şeyler aslında nefsimize hoş gelen durumlardan ibaret.
Mutlu Olmanın Yollarını Arıyorsak…
Mutlu olmanın yollarını arıyorsak, tebessüm eden surata ait kalbe ulaşmanın da önünü açıyoruz demektir. Arayan mevlasını bulmalı diyelim. Aramak bir nevi yola çıkmak demektir aynı zamanda. Yol dedin mi tek düzen değildir. Yokuşu da vardır, inişi de. Engebelidir. Tehlikelidir. Taşlıdır. Fakat; çıkmak yani mücadele etmek önemlidir. Dünyaya gelirken bile ağlayarak geliyoruz bu mücadele burada başlar.
Yani bir yola çıkıyorsak, aynı zamanda kendimizi aramaya çıkmış olmamız demektir. Adımlar bize aitse yollar tüm bedenimizdir. Doğru olursak; doğruyu ararız. Doğrularla karşılaşırız. Yanlışlara olan tepkimelerimiz; doğruların ve gerçeklerin içinde şekillenir. Bir söz var hani sen doğru dur eğri kendini belli eder. İşte öyle.. Mutlu olmanın da bir bedeli var. Oda mücadelelerdir. Mutluluklar elde edildikten sonra basitleşir. Onu zorlaştıran çıktığımız yollar, karşılaştığımız engellerdir. Mutluluğu tatlandıran da budur. Güzeli ara, iyi gör.
Bugün mutlu olmak istiyorsak önce basitleşmek, alçalmak, derine inmek gerekir. Mutluluk bana göre parçalara ayırdıktan sonra güzeldir. Onu daha da güzelleştiren paylaşmaktır. Paylaşmak mutlu insanların mutlu olmasıyla mutlu olmaktır. Parçalanmak mutlu etmektir. ”Paylaşmanın üstü vermek” en çok üstünde durduğum yazılardan birisi. Bu yüzden sıklıkla ifade ederim. Eğer ki gülen bir surat istiyorsak, daima seven bir insan olmalıyız. Sevgiden zarar gelir mi? Sevginin neye zararı olmuş ki? Asıl zarar nefret, kin, kibir ve bencillik duygularıdır ki bunlarda paylaşma duygusundan uzak, yoksundur. Bu yazım Depresyon Yüzlü insanlar yazısındaki temel nokta insanların paylaşımsız olmak noktasında üzerindeki etkileri. Bencil davranışlarımız hal ve hareketlerimize de yansıyor. Elbette buradaki söylemler gerçek depresyon etkilerini yansıtmamaktır. Duygularımızı ve enerjimizi başkalaşmak adına harcıyoruz. Yanlış yerde harcanan enerjinin bedeli daima ağır oluyor.