Savunma duygusunun sorgusuz vicdanında müebbet

Savunma duygusunun sorgusuz vicdanında müebbet

Kasım 19, 2023 Kapalı Yazar: Gürkan Duman

Savunma duygusunun sorgusunda Vicdani müebbet

Vicdani müebbet… 

Tarihin geçmiş yüzüne bakıldığında kitapların bile daha içeriğine bakılmadan ön yüzü fotoğraflarında kitabın tamamımın acılardan yana olduğunu anlayabiliyordunuz. Çünkü hayat acısıyla tatlısıyla derler… Fakat bu bir döngünün hilesi bilhassa sillesi aynı zamanda numaratör bir sırası… Herkes orada bekler. Tıp ki tutun bir hastane köşesinde muane ve tetkik sonrası iyi haberi doktordan bekler ümidiyle sınırlandırılmış mutluluğun içinde barındırdığı yaşam ümidiyle birlikte önceden yer almak gibi.. Bugün avrupa, asya ve dünya içerisinde yaşanan savaşların da içinde bulunan yaşam trajedileri hezeyanları ve mücadeleleri gibi. Bu dünyanın var olabilmesinin amacında saklı. Savaş ve barış. Mutluluk ve hüzün. Artı ve eksi. Negatif veya pozitif. Bu doktorlara başvuru yaptığımız şikayetlerimizin sonucunda da yer alıyor. Bilhassa her anında, alanında varlığına çok sık rastladığımız göz aşinaları, yüreklerin şahitleri… Bugünlerde bir doktorun ileti dizisinde dikkatimi çeken çok kısa ve net ifade içeren detaylar vardı. Bu detaylar çok ufak anlam bütünü içermesine rağmen, onu büyüten de kendi içerisinde anlamlara bölünüyor olmasıydı. Yani sorgu içerisinde çoğalıyor olmasıydı. O ifadede ise; ”Bugün ben ameliyathane cerrahı olmama rağmen tek bir ameliyat için saatlerce bir hayatı kurtarabilmek adına mücadele ediyor, ter akıtıyordum.” Penceren dışarıya bakıldığında savaşta insanlar ölüyordu. Bu adil olmayan düzen içerisinde masum insanların ölmesi ise ki buna mazlum çocuklar da içine dahil edilince insanın sorgu sinapleri yanıyordu. Savaşında mertliği, cesurluğu olunurdu. Savunmasız bir insanın yaşamına son vermek, yaşam alanına girmek ki yine yukarıda bahsettiğim gibi tüm bunlara çocuklarda eklenince…

Yutkunmak ya da yutkunamamak…

Tüm bu süre zarfında ellerimizi, bedenlerimizin tutsak alındığını bugün ki konfor alanındaki rahatlıklarımızdan görebiliyoruz. Çünkü sıra bize gelmemişti. Uyutuluyorduk…

Sorgu mekanizmalarımızın reseptörleri, uyarıcı mekanizmalarını nasıl yaktılar? Ya da körelttiler ya da bizleri bu olanlara karşı sessiz ve de pasif kalmamızı nasıl dengelediler bilmiyorum fakat şunu görebiliyor sonrasında anlayabiliyordum. Bu da bazı şeylerin bilgisini özet olarak veriyordu.

Savunma duygusunun sorgusuz vicdanında müebbet

Zamanı nerede ve nasıl harcıyor oluşumuzdu? Tepkilerimiz ve eylemlerimiz nerede saklanıyordu? Duygularımız nerede bırakılmıştı. Bugün o yukarıda bahsetmiş olduğum Cerrah ameliyat hanesinde tek bir can kurtarabilmek adına verdiği mücadelenin karşılığındaki benliğimizde şunu kestirebilmek mümkündür. Cerrah o gün ameliyattaki zamanını bir can kurtarabilmek adına harcarken, bugün oynanacak karşılaşmada ezeli rakibi olan x rakibinin x rakibine karşı olan mağlubiyet veya beraberlik üstünlüğü. Üstelik turnikeler de belli kontrollerden geçen yaklaşık 80 bin taraftar… Hemen milli savunma mekanizmamızın vicdanı red olarak cevap verme ihtimalini de ortaya atayım: E adam cerrah ameliyat başı para kazanıyor, dünya kadar para alıyor. Bu sorunun karşılığında candan öte kendimizi rahatlatmanın psikolojik açığını da bulmuştuk. Ta ki tek bir olasılığı gözden geçeceğini unutarak.

Cerrah bu işi para için yapmıyordu…

Hemen karşı taraf daha da yüksek bir savunma mekanizması geliştirerek;

”E ne var canım belki bende bir cerrah değilim fakat bugün şu kadar kişiye yardım ettim.” Yapmış olduğumuz kötülüklerin sığınaklarında nefessiz ve havasız boğuluyoruz adeta. Her bir sorgu mekanizması yeni bir dişlinin parçası haline getiriyor bizi. Bir dişli bizler için çalışacak iken biz onun için çalışmaya başlıyoruz. Böylelikle her bir çalışma yeni bir düzen gerektiren gerçeği ortaya koyuyor. Bu düzen içerisinde yer alabilmenin şartlarını ancak farklı kimliklere bölünerek ya da saklanarak paye ediyor, bunları gerçekleştiriyoruz. Çünkü tek bir soru beklenmedik o gerçeğin yıkıcı yanıtlarını da ortaya çıkaracaktır.

Bu iş görüşmelerinde de böyle değil midir? Donanımlı insan çok para ister. Oysa bizim maliyetlerimiz bunu karşılayacak güçte ve nitelikte değil. Ya da maaş beklentilerinizi sormazlar. Nitelikleriniz önceden bellidir. Daha size sormadan veya laf üstü sorarak hızlı bir şekilde geçiş sağlayıp, işte bizim de maaş skalamız budur. Şirketimiz ik olarak bu şartları sunmaktadır. Yani donanımlı olmanızdan ziyade işinize gelirse sanrısı ortaya çıkar.

O tek bir soruyu samimiyetle soranların gerçeğe her daim hazır olabilecek güçte olduğunu da kanıtsamak gerekir. Ki burada güçte irade değil, irade de güç ararlar. Birisi musluğu günde 10 kere kullanıp bol su akmasını sağlıyor ve bundan rahatsız olmuyorken bir diğerinin musluğu sadece ihtiyacı kadar kullanması ki bundan da mütevellit az bir damlası damlarken bile o damlada boğuluyor olmanın vicdanını sağlar kendisinde.

Vicdani müebbet… 

İşte vicdan insanın başvurduğu tek muhasebe departmanıdır. Burada iyiliklerin ve kötülerin olduğunu şu noktada belirleyebilirim. Yukarıda bahsetmiş olduğum artı ve eksi, savaş ve barışın olduğu kavramlar gibi. Aslında insanın iç kısmı da böyledir. İç kısmı derken tinsellik bir kenara. Bağırsak florasından bahsediyorum. Bağırsak florası demişken biraz biyolojik bir yaklaşım olacaktır ki bir şeye tam anlamıyla bakabilmenin şeffaflığı da onu parça parça ayrıştırmaktan geçer. Yani parçaladığı bir şeyi toplayabilen insan o şeyin inceliklerini ve niceliklerini tüm detay perdesi, örtüsü, incisiyle boncuğuyla görmüş demektir. Bunu anlamak ise ayrı bir meziyet gerektirir. Vicdan bunun tam olarak neresinde derseniz? Vicdan bunun iyi bir insanın olması noktasında, hassas bir kalp taşıyor olmanın ötesinden geçer. Hepimizin hayat karşısında sorumluluk ve görev bilinci vardır. Bazı şeylere düzenli olarak ihtiyacımız vardır. Hem bireysel olarak bu yaklaşım. Hem de ruhsal olarak bu dönüşüm. Neyse bunu örneklendirecek olursam: Güneş derim. Güneş her gün onu görmemiz gereken en önemli etkendir. Biyolojimiz bunu istiyor. Yaratılış gayemizde onu görmek var. Ona ihtiyacımız var. Komutlarımız da bu var. Çünkü o D vitaminin ta kendisidir. Ruhsal olarak da iyi olmaya ihtiyacımız var. Nasıl? Kötülüklerden uzak olursak… Bu kadar basit. Yukarıda sırasına değindiğim bağırsak florasına gelelim. Evet, sağlık alanında yazdığım içerikleri çoğunda bağırsaklara denk gelebilirsiniz. Ne hikmettir ki tıp buna çok fazla değinmiyor. Çünkü ilaç şirketleri karteller, sektörler vs. İşin içinde para dönüyor. Fakat ben çok önemsiyorum. İyi ve kötü insanın içinde var olabilen bir oluşum. Bunu meta olarak değerlendirmeyin. Bağırsak florasından bahsediyorum. İyi ve kötü bakteriler olarak detaylandıralım.

Eğer ki iyi bakterilerin sayısı azalır, kötü bakterilerin sayısı artarsa ne olur? Çok basit hasta olursun. Bu hastalıklar da kendi aralarında çeşitlendirilir. (kendi aralarında) örneğin; nörodejeneratif hastalıklar genellikle bağırsak florası kaynakldır. (Viral enfeksiyon kaynaklıda olabilir tabi) Sağlam bağırsak florası olan kişinin (İçinde yararlı bakterisi sayısı fazlaca olan) bu virallar yani bakteri virus mikrop vb gibi latent halinde yani uykudadır. Ne zaman bağışıklık düşer o zaman patojenize olur. Yani savaşcıl moduna geçer.

Bunları söylememin bir sebebi var. Evet karmaşık bir durum. Dedim ya parçaları iyi toplamak gerekir. İyi bir insan olmanın ve iyi bir insan kalabilmenin de ağır bir bedeli var. Bu kolay değil. Kendini bu konumda korumak gerekir. Eğer ki geçmişimizi çok iyi bilir ve bunlardan ders almayı becerebilsek ne mutlu.

Orada bir insan ölüyor ve buna karşı bir şey yapamıyorsak ne mutsuz. Daha alt kategorilere başvurmaya gerek yok. Vicdan sömürüsü yapmaya da gerek yok. Tamam elimden bir şey gelmiyor demek çok net kaçmazlıktır. Kendi vicdanından ne kadar kaçabilirsin. Yukarıdan akan su patlak bir bidonu ne kadar doldurabilirse işte.

Burada sarılmamız gereken tek bir konu var. O’da islam. İman.

Maçlardan uzak, zamanı gereksiz ve boşa çalan her şeyden ırak. Kendi içimizde bütünleşip büyüyene denk birbirimize yakın olmak. Ötekileştirilmemiş olmak, sağ duyulu olmak…

İyi bakterileri ne öldürür biliyor musun? antibiyotik..

Kötü bakterileri de..

Ama iyiyi yerine koyabilmek varken kötülüklere fırsat vermek, onları patojenize etmek..

İnsanın içinde var olabilmenin savaşı her daim var. Her savaş bir taraf ister. Bu tarafta yer olabilmek zaman ister. Peki bizler bize verilen bu zamanın tam olarak neresindeyiz? Ve bu zamanı nelerle, kimlerle, nerede harcıyoruz?

İki şey: Sağlık ve zaman.

Değerli.

Eğer ki zaman üzerindeki hakimiyeti anlamlı ve verimli kılarsak güçlü olabildiğimizin farkında olabilecek alanlara sahip oluruz. Belki her hafta o stada girdiğimiz alandan daha fazlası. Onca taraftarın zehirli sevinçlerindeki toplam zamanı çarpar mısınız? Ne kadar su boşa akıyor. Hangi insan suyun boşa akmasına sevinecek akli vicdana sahip olur ki?

Bir yerde açık gördüğünüz musluğu kapatma bilincine sahip olan bir toplumdan, zamanını boşa harcayan kimliksiz bir topluma bölünüyoruz. Ki bu savaşları da beraberinde getiriyor.

Savaşlarla birlikte şunu da: Numaratör

Hani hastanede, bankolarda, bankalarda karşımıza çıkan şu sıra alma aleti.

Sende savaşlara savunmasız sıra almak ister misin?

Savunmasızlığın bileti olmak ister misin?

Boşa akan suların kıtlığı olmak ister misin?

Zamanın yalnızca bizi yaratıcıya daha fazla yakın tutmasına izin verelim. Zira onun emirlerine ve yasaklarına uymanın yolunda harcanacak zaman her şeyden üstündür.

Vicdani müebbet

Bu yazımda Vicdani müebbet de savaşın tam olarak neresindeyiz? Teması vurgulanmıştır. İçimizdeki boşa harcanmış zaman, bir çok duygunun da katili, sorumlusu olabiliyor. Tam olarak neresindeyiz. Savaşta kötülüklere karşı iyinin yanında yer olabilmemiz için önce içinde bulunduğumuz zamanı çok iyi kullanmalı ve zaman kazanmalıyız. Her insanın kendi içinde geçirdiği zaman, tuttuğu muhasebe farklıdır. Vicdani müebbet ise bir insanın kendi içinde hem yaşıyor, hem yaşamıyor oluşunu benimser. Bu kendisini hem unutmayı, hem de unutmamasını ele alır. Tüm bu süreçlerin var olabilmesindeki ayrıntı; Geçen veya geçecek olan zamanın periyodlarını ele alır. Yaşıyorsan hala zaman vardır. Ve buna bağlı olarak fırsatlar da. İyinin yanında yer alabilirsin. Çünkü yaşam mücadelenin ta kendisidir. Vicdani müebbet yaşanılan yerin de ta kendisidir. Her insan kendi içindeki Vicdani müebbet ‘in sanrısıdır. Oradaki hesaplar genellikle iç acıtıcı can yakıcı gerçeklerle doludur. Kaç kez uğramak ister insan bilinmez oraya fakat bunun içinde zamana ihtiyaç vardır. Zaman; nerede ve nasıl ihtiyaç duyabileceğinde sorgusudur Vicdani müebbet de. Orada İnsanlar ölüyor, sen nasıl yaşıyorsun?

Yazan: Gürkan Duman