Güzellik Karşısında Çirkin Olmak, İyi Durmak
Güzellik Karşısında Çirkin Olmak, İyi Durmak
Zaman eyleme dönüştüğü her var vakit yeni patlamalar meydana getirebilir. Düşünceler balon gibidir. Kaç fikrin iğne gibi balon patlattığını göremesek de gerçekleşmemiş her hayalin fikirler dünyasında da yaşadığını biliriz. Yalnızca onları unuttuğumuz zaman kaybederiz. Fakat asıl olan onları unutmak değil, hatırlamamaktır. Yolda o an aklına gelen bir sözü sonra not defterine kayıt ederim dediğin an bitersiniz. Çünkü bu o anın geliştirdiği bir durum. Ki genelde başka bir alana geçildiğinde o söz hatırlanmış olsa dahi, not edilmiş olsa da anlamını yitirmiş olur. Ya da bize belli bir zaman dilimi sonra saçma gelir. Anları mükemmel kılan en önemli detay doğurgan olmasıdır. Fikirlerimiz de doğuyor, görüşlerimiz, bakış açılarımız da değişiyor. Ve içinde bulunduğumuz zaman dilimine göre şekillenmek istiyoruz. Yanlış bir şey yapacağımızı bildiğimizde önce etrafı kol gezer, göz kanat olur, gözleri avcı modunda çalıştırır, sinsi hareketler yapar, başkalaşırız. Çünkü kabuğumuz başka bir düşünce içerisinde şekillenmiş olmamız gereken bir duygunun davranışlarını sergilemek üzerine hareket ediyoruz. Bu ne olabilir? Yolda kaybedilmiş veya başkası tarafından düşürülmüş sahibi belli olmayan bir para için sahip olma dürtüsü ile hareket ettiğimiz de bu durum tarafımızca iki türlü şekillenecektir. Ya sahibini aramak? Ya sahibi olmak. İşte burada zaman iki parçaya bölünecek, niyetler, fikirler, düşünceler, sorular, sorgular, sorgulamalar, şüphe duymalar ve beraberinde üzerine getirebilecek bir çok sorumluluk duyguları. İçinde manipülasyon mu ararsın? Kararsızlıklar mı? Kararlılıklar mı? Adımların bir ileri, iki geri gitmelerini mi? İkilemlerle mi? Tüm bunların o kadar hızlı çarpanı var ki çok hızlı gelişen süreçler olmasına rağmen; Kararlar kararsızlıklarla çarpışıyor, kötü düşünceler iyi düşüncelere sızmaya çalışıyor, kötülükler iyi düşüncelerle yarışmak için can atıyor. Niyetler kendi aralarında bölünüyor. Yeni bir karakter ürüyor adeta. O an tek kişiyken iki kişilik oluyorsun. Tüm bunlar dışarıdan bakan bir insan için görünmez duygular ve renklerle kamufle edilmiş. Düşüncelerin rengi yoktur adeta. Ama bir renk olsaydı ve bunun bir adı olsaydı hepimizin aklından geçenin şu olduğunu benimserdim. Bu renk şeffaflık olurdu. Şeffaflık saydamlığı çağrıştırır, bir şeyin arkasını da gösterecek kadar transparandır. Bunu bu görünümde tutan da saydamlıktır. Çünkü şeffaflığın diğer gözüken tarafı adilliktir. Yargıda, sorguda, sorgulamada, soru ve cevap almada da adının geçiyor olması, varlığını her daim sürdürebilen bir kelime olduğunun da yansımasıdır aynı zamanda.
Güzellik Karşısında Çirkin Olmak, İyi Durmak
(şeffaflık)
Genelde çok duyarız ”İçi dışı bir” özü sözü birdir. Neyse o’dur. İşte tüm bu cümlelerin toplamanı oluşturan sürecin gelişimini sağlayan tek şey şeffaftır. Şeffaflık aynı zamanda net olmanın dürüstlükçe karşılığıdır. Şeffaflık bir ayna gibi değildir. Ayna için şeffaf diyemeyiz. Aynalar adilmiş gibi gözükür değildir. Ve bir o o kadarda inandırıcı. İnandırıcı olmasının bir açıklaması var. Ne görmek istiyorsan onu gösterir. Ne görmek istemiyorsan da onu gösterir. Birincisinde gerçekçi diğerinde doğrucudur. (gerçeği mi doğruyu mu arıyoruz?) yazımızı okumalısınız. Görmek ve bakmak arasındaki farkı ortaya koyar. Birincisinde inanmak istediğin gibi görünmek, diğerinde görmek istedikleri gibi görünüyor olmak. Burada karakterler bölünmesi var. Bu düşünce tarzları insanları hep başkalaştırma konusunda meyil kılar. Dönüşen insan özünden uzaklaşır. Başkalaşan insan özünü unutur. Sürekli değişen insanın dönüşümlere ihtiyacı vardır. Yenilikler aslında kabuk değiştirmek değil, bilakis kendinden uzaklaşmak için uzlaşma maddeleri koyar. Çünkü insan kendine küs kalmak, darılmak istemez. Kendisiyle barışık olmayan bir kişiliğin kaybedeni kendisi olacağından buradaki uzlaşı aslında barışık olmanın temel maddelerinden bağımsız bir düzen oluşturmak. Buna çoğu zaman alışkan deriz açıklama olarak da şunu belirtiriz. Çağ değişiyor, zaman değişiyor, hangi çağda kaldın? diye de alaycı bir tebessüm ile de geçiştiririz. Teknoloji imkanlarını kolaylık kalıplarına da sığdırarak bilenin bilmeyene karşı alaylı ve yüksek ses ile herkesin ilgisini orada toplayıp bir davet oluşturmak. Ses ile gözlerin, akıl ile merakın, ego ile nefsin harmanlı olduğu bir yerinde davetlisi aynı zamanda öğrencisi olmak, öğreticiliğin şeklini değiştiriyor yine. Kimi zaman bazı kolaylıklar vardır ki ayaklardan çalar, yürümekten alı koyar. Düşünceleri köreltir, beyni yaşlandırır. Eğer ki sistem sana zarar vermek istiyorsa seni etkileyeceği en önemli nokta: Doğru bildiğini yanlış yaptırma sanatı olacaktır. Çünkü birincinde inandın, ikincisinde uyguladın. Zaman öyle bir kavram ki bunun bir bedeli olduğunda hemen karşınıza çıkmıyor. Çoğu etkiler uzun vadelidir. Kısa vadeliler için kendinize teşekkür edin. Çünkü her fark ediş yanlış gidilen bir yoldan en kısa şekilde dönmek demektir. Bunun içinde bir yol gerekir. O yolları inşa etmenin sorumluluk alanları da size aittir. Kendiniz olabilmek, başkalaşmamak demektir. Bunun için iyiyi inşa etmek gerekir. Güzellik kavramı insanları başkalaştıran, değiştiren ve dönüştüren eylemlerin yansımasıdır. Doğru bildiğin gerçeğe inandığın bir gerçeğe değiştirir misin? Nifak diye bir kelime var. İnsanlar yanılabilir, hata yapabilir. Zaman bir hataya gebe kaldığında onun sahibi olmaya ne kadar meyillisiniz? Güzelliğin Karşısında Çirkin Olmak, İyi Durmak kadar güçlü…
Güzelliği bu zaman dilimine ait bir tehlike olarak kabul ettiğimde süreç açısından şu tezimi ortaya koyabilirim. Su dolu bir bidon, altında musluk. İhtiyacınız olan kadarını kullandığınızda su sadece akma ve işlevini yerine getirme görevini görecektir. Tekrar kapattığınızda su yerinde kalmaya devam edecektir. Fakat; musluğu bidondan çıkarıp attığınızda su bitmek için akacaktır. Artık ihtiyacınız olan su değil, suyun boşa akmasını engelleyecek bir tıpa, bir cisim, bir nesne ya da her neyse… Kimse ihtiyaç duyduğu bir şeyin boşa akmasını sağlayacak kadar büyük, basit bir hata yapacak kadar aptal değildir. Dolasıyla o musluğu oradan çıkartacak olan da siz değilsiniz. Bir başkası siz olmadığınız da tıp ki yukarıdaki yerde kaybedilmiş paraya bakan gözler gibi; etraflıca, sessizce gelen bir el söküp atar, gider. Buna düşmanca hareket deriz. Fakat orada bir davet vardır. Buradaki en önemli detay davetti. Davetin sahibi olanda siz, edende siz. Güzellik bir çok insanın başına bela olmuş bir kavram. Hükmetmenin, sahip olmanın ve bunu korumanın bedeli ağır. İlgi odağı olmak, iyiliklerinizden çalındığı yerde olmak gibi bir şey. Herkesin kendisinden güzel olana karşı kendisinden daha güzel olma isteği, iyilikleri karşısındaki duruşunu aşmış durumda. İyilikler unutulduğunda mutlaka karşına çıkar. Çünkü iyilikleri harmanlayanın temelinde unutmak vardır. Süreç onu harmanlamaya devam ettikçe zaman onu unutmaya devam ettirecektir. Bir gün karşınıza çıkmak üzere var olmasının temelinde ve tamamında onları unutmak ve kimseye söylememek yatar. İyilik gerçek bir sırdır. Gerçek bir sır kendisini sakladıkça korur. Harmanın ateşi de sırdır. Biri unutmak için yakar, diğeri karşılığını bulmak için. Peki güzellik öyle midir Güzellik iyilik gibi değildir. Güzellik ilgidir. Güzellik çekiciliktir. Güzellik davettir. Güzellik aynı zamanda tehlikelidir. Çünkü güzellik bir kavramdır. İyilik gibi bir eylem değildir. İyilikler eyleme dönüşmese dahi niyetlerde var olabilir. Güzellik ise zaman ile var olan, zaman ile yok olabilen bir görünümün. Hulasa güzelliğin bir terazisi olsaydı şahsen ben her iki taraftan önce ortadaki dengeye sağlayana bakardım. Bu dengeyi bir eyleme dönüşmüş olsam şayet buna zaman derdim. Nitekim zaman da güzellik bir kavram değil mi? Güzellik gibi görecelilik açısından ortak noktaları yok mu? Var. Eğer ki terazi ağırlık ile de zaman dilimi içerisinde ölçümlenebiliyorsa bir bir tarafında iyiliğin diğer tarafında da güzelliğin olduğunu varsayarsak güzellik var oldukça yok olabilen bir oluşum. Kişi er ya da geç bu gerçeği kabul edecektir. Yaşlanmak bunun en büyük delilidir. Yaş almak bunun en net kanıtıdır. Belli bir süre zarfı boyunca süreç daha da hızlanacak. Bir de bunu kabul etmeme durumu var ki boğuşmak, kavga etmek, agresif olmak ile yüzleşmenin esareti altında zamanı tutup duvardan duvara atacaksın. Bunu gözle görülebilir şekilde eyleme dönüştürseydim şayet; bunun adına kamufle olmak, kamufle etmek, minimuma çekmek. Yani bilhassa gizlenmek derdim. Gördüğünüz kişi sayısını azaltırsınız. Kabul etmemenin verdiği duygusal boşluğun yerini utangaçlık ve çekingenlik alır. Aslında bu insanın kendisine ihanet ediyor oluşundaki adilliği bile gözler önüne serer. Yukarda aynalardan bahsetmiştim. Adil olmaktan bahsetmiştim. İşte bu noktada ayna siz gençken ve güzel görünüyorken aslında hep başkalarının istediği vermiştir. Bir daha ona bakamayacak cesaretinizin olmuyor oluşunda; aslında zamanın size gerçekleri gösterme ve gerçeklerle yüzleşme eylemi de vardır. Güçlü kalmasını bilinen arkasında gizli sığınaklar vardır. Güçlü olmasını bilinen içinde bir dünya yok, yalnızca kendi dünyası vardır. Kimileri donelerini kullanır. Kimilerini yine kendini kamufle ederek güçlü olduğunu göstermek ister. Fakat yine de güçlü olmak bu değil. Güçlülük aslında güzel görümünüzden verdiğiniz ödün değil. Neye önem verip vermediğiniz ile ölçülür. Yani siz hayatınızda hep güzel görünmeye önem verdiyseniz hep bu eksende görünür olursunuz. Kendinizi bu şekilde fark etmenin ve tanımanın bedensel özellikleri zaman faktörü ile elinizden gittiğinde (bu alışık olunmadık bir durum) hazırlıklı değilsiniz. Bu ortaya bir kabulleniş gerçeğini koyar. Zira bunu da kabul etmezseniz. Bu sizin sınav kağıdınız olur. Güzel görünmenin ötesinde güzel göreceğiniz bir çok şey varken önceliğiniz güzel olmak yine etrafınızı gizleyecek ve kapatacaktır. Çirkin olduğunu düşünen bir insanın eve kapatmasını kendisine mi yoksa etraftaki insanların bakış açısına mı bağlamalıyız? Ben her zaman şunu benimserim. İyi olan güzel görür, güzel gören iyi bakar. İyi bakan da güzel görünür. Bu kişinin göz aynasıdır. Göz aynasının diğer aynalardan farkı gönülden gönüle bağlı olmasıdır. Ortada iyiliklerin ve kötülüklerin cirit attığı bir dünyada kendi çıkarlarımızın da bizi kendi yolumuzdan çıkarmadığımı düşünüyoruz? İster istemez gideceğimizin yolun kararsızlıkları ile bir dünyanın yolcusuyuz. Dün verdiğimiz karara ait olmadığımız bir dünya.
Güzelliğin insana verilen değerli bir emanet olarak düşünebiliriz. Bunu değerli kılan içindeki zamandır. Çünkü bu bizde kalmıyor. Lakin kalıcı olan güzellik değil, iyiliktir. İyi olmak güzel olmanın da ötesidir. Hem iyi olmak hem güzel olmak? Olabilir evet. Bir elinde ateşi diğer elinde suyu tutmak gibidir. Güzel bir insanın geçirdiği bir zaman nasıl? İyi bir insanın geçirdiği zaman nasıl? bu sorunun cevabı ip ucu verebilir. İyilikte görecelilik yoktur ki bence iyilik niyet barındırır. Niyetiniz iyi olduğu sürece her daim kalbinizin yakıtı güzellikler olur. Güzellik gibi geçici bir kavramın bu kadar ilgi görmesini neye bağlamalıyız? Aslında bu soru dünyaya ait bir soru. Burada sorduğumuz her sorunun cevabını orada mevcut. Orası iyilikler dünyası. Güzelliğin yalnızca kalpler içinde yaşadığı, saflaştığı, uyutulduğu, temiz kaldı. Avuntu değil bu. Gerçek. İyi olanın, saf kalanın duyguları çok temizdir. Hisleri kuvvetlidir. Ortamı sezinleyebilir. İnsanları tanımlayabilir. Duyguları, dürtüleri, güçlüdür. Bunun daha da üstesinde kendi nefsine karşı güçlü duranın gücü zamanı iyi yönetebilme yetkisiyle de ölçülebilir. Zamana sahip olmak, zamana ait olmaktan daha öte. Elbette bunun da emanetçisiyiz. Geçen zaman, akan süreç, biten yaşam.
Güzel kalmayacağımızı bilerek iyi olalım…
Kalanlar: İyi olmak.